WEBLERİN EN İYİSİ KÖYÜMÜN DÜNYAYA AÇILAN KAPISI

Açılış Sayfam Yap Sık Kullanılanlara Ekle İletişim


 
ILGAZ ÇÖREKÇİLER KÖYÜ SİTESİNE HOŞ GELDİNİZ
SİTEMİZE HOŞ GELDİNİZ  
  ANASAYFA
  BENDEN YORUM
  KÖYÜMÜN VİDEOLARI 1
  KÖYÜMÜN VİDEOLARI 2
  GELENEK ve GÖRENEKLERİMİZ
  RESİM GALERİSİ
  RESİMLER
  ÇÖREKÇİ DEDE ve KÖYÜMÜZÜN ADI
  FAYDALI BİLGİLER
  ŞANS OYUNLARI SONUÇLARI
  Jilet, sakalın itibarını tıraş etti...
  ATATÜRK VE ANILARI
  FIKRA SAYFASI
  KÜLTÜREL
  BiR TEBESSÜM HİKAYESİ
  KEDİYİ KAÇIRMAYIN (oyun)
  UYANMA PLATFORMU
  Onları ölüm bile
  Kaz göndersem
  Ayak mantarı bulaşıcıdır
  Üç Hikaye - Üç Ders - Bir Söz
  Maya kehanetleri
  Ağustos boceği ile
  Harika bir yazı... Lütfen
  Wikileaks & Türkiye
  SARIMSAK VE LİMONUN MUCİZESİ
  16 Dilde Sözlük
  KÜÇÜK BİR ÇOCUK
  Kırlangıçları hep çok sevdim
  Nükleer ve Kaddafi
  Türk Füzeleri
  DOĞA İÇİN ÇAL
  RADYO FENOMEN
  Müzik Sitemiz

******

manşetler

NTVMSNBC'ye gider

*******

Toplist Banner Network

Display Pagerank

Genel

Jilet, sakalın itibarını tıraş etti...

 

jilet, sakalın itibarını tıraş etti...





Geçmişimize jilet değil, sakal ve bıyık egemendi. Sakal ve bıyık, erkekliğin en büyük simgesiydiler. Ama sonra her şey tepe taklak oldu: Sakalın itibarı eksildikçe tıraşın önemi arttı. Erkek dediğin, jilet kullanır oldu!

GÖKHAN AKÇURA - Popüler TARİH/ Ekim 2000 - 67


Jilet deyip geçmeyin. Erkekliğin bir zamanlar en büyük simgesi olan dudak ve çene kıllarını, ya da diğer adıyla bıyık ve sakalları tarihin derinliklerine gönderen bir araçtan söz ediyoruz! Elbette oldukça yeni zamanların konusu. Geçmişimize jilet değil sakal egemen. 'Sakalım yok ki sözüm dinlensin', 'ata kişinin sakalı olur' sözleri, hep o mazinin izdüşümleri. O mazide sakalı olmayan bir çehre düşünülmezdi bile. 
 


Erkekler ancak daha büyümedikleri ya da köse oldukları için sakalsız olabilirdi. Bir vakitler Şinasi, saçkıran illetinden kurtulmak için sakalını kestirince başına gelmedik kalmamıştı.
Yıllar sonra sadrazam Ali Paşa, bu berber olayını bahane ederek Şinasi'yi görevinden uzaklaştırmıştı. Haksız mıydı? Sakalsız adam, nasıl adam yerine konulacaktı! Bu sakallar çeşit çeşitti: Keçi sakal, teke sakal, çember sakal, top sakal, torba sakal, deyirmi sakal, tahta sakal, köse sakal, kaba sakal, Didon, Babiş, Nordik (bıyıksız sakal), Bektaşi sakalı, helvacı sakalı, Garibaldi sakal, bedevi sakalı, Mormon sakalı, süpürge sakal, kıvırcık sakal, çatal sakal, yanak sakalı...


BERBERLER AÇ KALMAZ MIYDI?
Bıyık ve sakalına çok bağlı bir millet olduğumuzdan, berberler aç kalmamak için değişik işler yaparlardı. Saç ve sakalları düzeltmenin yanı sıra hacamat yapmak, sünnet etmek ve diş çekmek berberlerin asal görevleri arasındaydı. Berber araçlarından biri olan ustura, elbette ki jiletin büyükbabası sayılmalıdır. Ama usturanın eskiden bugünkü işleviyle kullanıldığım söylemek pek mümkün değil. Ustura özellikle sünnette ve ense tıraşında etkin olarak görev alırdı. Yüze ustura dokundurmak mekruh sayıldığından, daha sakal koyacak yaşa gelmeyen gençler, makas ya da cımbız kullanırlardı. Makas ve cımbız tıraşı tüylerin sertleşmesini de önlediğinden makbul sayılırdı.

BIYIK ÇEŞİTLERİ
Batılaşmayla birlikte, sakallı yüzlerin yanına sakalsızlar da eklendi. Ama bıyıklar yerli yerinde duruyor, hatta daha görkemli bir hale bile getiriliyorlardı (Enver Paşa ve Hürriyet Kahramanı Niyazi'yi hatırlayın).
Bıyık da, bir çeşit modaya bağlıydı. Turgut Etingü'nün bir yazısında belirttiğine göre, her bıyık her yüze gitmezdi. Bu nedenle bıyıklar önce yüz hatlarına, sonra da zevke ve yakışık aldığı biçime göre isimlendirilirdi:
"Esmer kimselerde umumiyetle 14-15 yaşlarında, sarışınlarda ise 18-20 yaşlarında belirti halinde olanına 'terlemiş", biraz kalınca ve dudaklar kadar uzun olanına 'kaytan', kaim ve dudak sınırlarını biraz geçmiş olanına 'pırasa', bir tutam pöstekiye benzeyenine 'pos', enli ve hem uzun hem kalınma 'pala', üstü dar, altı genişlere 'yastık', kısalara 'kelebek', yandan yukarıya doğru, uçları sivrilmiş olanlarına 'karanfil', dudakların ucundan kıvrılmışlarına 'vav', bunun 90 derecelik tam diklerine 'vilhelmkâri' bıyık denirdi." (Turgut Etingü, 'Bizde Bıyık ve Meşhur Bıyıklılar', Hayat, 12 Nisan 1962)



Osmanlı insanı, yüz hatlarına uygun bir biçimde sakal ve bıyık bırakmaya özen gösterirdi.


SAKALIN İTİBARI ELDEN GİDİYOR
Yüzün sakal ve bıyıktan azade bir hale gelmesi ise cumhuriyeti beklememiz gerekiyor. Cumhuriyetimizin ilk dönemi fanatik ölçüde sakal düşmanıdır. İbrahim Alâettin Gövsa, 'Tıraş Bahsi' başlıklı bir yazısında bu konuda şöyle der: "Eskiden bir adamı haysiyetten düşürmek için tıraş ederlerdi. Bugün tıraşsız gezerseniz itibar ve haysiyetinizden bir şeyler eksilebilir. Demek ki sakalın itibarı eksildikçe tıraşın ehemmiyeti artmıştır." (İ. Alâettin, 'Tıraş Bahsi", Yedıgün, 23 Ağustos 1938)
Gövsa başka bir yazısında ise şaka yollu, sakalı itibardan düşürenin kadınlar olduğunu söyler:
"Sakalın itibardan düşmesinde mutlaka kadın parmağı vardır. Onlar erkeklerle her şeyde beraberlik istemiyorlar mıydı? İşte bunu da yaptılar ve şimdi ne sakala minnet, ne bıyığa! Halbuki kadın eskiden olduğu gibi erkeğin sakallısını beğenmiş olsa, bugün köseler bile takma sakal kullanırlardı. Doğrusu bir kadı nın ince parmaklarını uzun bir sakalın telleri arasında dolaştırması esatirdeki musiki perilerinin arp çalmaları kadar güzel bir manzaradır. Ve eski kadınlarda bu klasik zevk vardı. Şimdi sakala değil, bıyığa bile tahammülleri yok. Bu ne acı bir zevk düşkünlüğüdür yarabbi!"
Yazı şöyle bitiyor: "Vaktiyle 'aşağı tükürsem sakalım, yukarı tükürsem bıyığım' derdik. Şimdi ne sakal var, ne bıyık! Tükür tükürebildiğin kadar!" (İ. A.Gövsa, 'Sakala Hasret', 1935, Söz Oyunları, İstanbul t. y.)



Salâhaddin Giz'in objektifinden, 1930'lu yılların bir Beyoğlu vitrini ve bir tıraş sabunu ilanı...


Sevda Ferdağ'lı bir jilet ilanı.

HARP, SAKALIN ÜZERİNDEN Mİ GEÇTİ?
Olay, tartışılamayacak kadar net biçimde karşımızda durmaktadır. 'Adabı Muaşeret' kitabının tam 96. sayfasında, 'Erkeklerde Tuvalet ve Giyinişin Yeni Adabı' başlığı altında konunun ayrıntılarına girilir.

"Eskiden erkek denilince evvelâ sakal ve bıyık hatırlanırdı," diye başlanan söz, bir zamanlar sakalın sahip olduğu ihtişamı çaresizce hatırlattıktan sonra, "velhasıl bütün beşeriyet için sakal, umumi harbe kadar asırlarca kuvvet ve kudret alâmeti addedilmiştir," diyerek ilginç bir analize bağlanır: "Gariptir ki, umumi harp sanki beşeriyetin sakalı üzerinden geçmiştir. Cihan harbi insanların sakalını alıp götürdü! Bugün hemen hiçbir millette artık sakalın bir kıymeti kalmamıştır. "
Kitabımızın yazarı Muhittin Dalkılıç, elbette hâlâ tek tük de olsa sakallı insanların görüldüğünü teslim eder. Ama bunların hemen hepsi geniş tabiatlı, rahat, biraz ağır mizaçlı, gereğinden fazla halim selim adamlardır. Ya da "asri hayatın hız ve cereyanlarına karşı hissiz kalmış" bilim insanlarıdır. Bölüm, konunun 'yeni adab' açısından vardığı noktayı tartışılmaz biçimde ortaya koyar:
"Bugün asrî yüz, matruş yüzdür. Bıyıklı bir erkek, asrî bir erkek sayılmıyor. (...) Bugünlerde asrî tip, bıyık ve sakal ölünceye kadar suratında görünmeyen bir tiptir. Matruş olmaktaki temizlik, pratiklik, zindelik ve gençlikten hayli kâr temin edinilebilişi, bıyık ve sakalın bir daha avdet edebilmesine imkân bırakmayacaktır.
(...) Bugünün muaşeretinde bıyık ve sakal o derece haramdır ki, tıraş olmaksızın hiçbir nevi ziyaret yapılamaz. Hatta gece bir suareye iştirak mecburiyetinde olanlar, gündüz bir, gece de ayrıca bir defa traş olmak mecburiyetindedirler. Bugünkü erkek tuvaletinin ilk esası olan tıraşın ehemmiyeti o kadar yerleşmiş ve herkesçe malum olmuştur ki, bu hususta fazla söz söylemenin de kârilere [okurlara] bir üçüncü tıraş olacağından korkarız." (Muhittin Dalkılıç, Yeni Hayat Adamına Yeni Adabı Muaşeret, İstanbul 1932, s. 96-98)

ELLİ YILLIK TAVSİYELER


Yedigün dergisinde bir başka yazar ise, "medeni adam her gün tıraş olur" vecizesini yumurtlamakta ve şöyle devam etmektedir: "Eğer tıraşı temizliğin bir şartı sayacak olursak her sabah, yüzümüzü yıkar, başımızı tarar gibi tıraşımızı da olmamız lazım gelir. Yüzümüzde bir kirin kalmamasına dikkat ederken siyah siyah kılların bulaşmasına nasıl tahammül edebiliriz? Sonra tıraşın insana verdiği büyük bir zevk vardır. Yüzümüzden belki bir dirhem kıl atmışızdır, fakat okkalarca yükten kurtulmuş gibi hafiflediğimizi hissederiz. Tıraştan sonra duyduğumuz bu hafiflik yalancı değildir. Tıraş ameliyesinin yüzümüze temin ettiği masajın da bunda hakikaten bir rolü vardır." (Dr. F. R., 'Tıraş olmasını biliyor musunuz?', Yedigün, 22 Eylül 1941)

TÜRK DERİSİNE TÜRK JİLETİ
Konumuzun gazete ilanlarına izdüşümünü kısaca gözden geçirelim. Tahmin edileceği gibi, Osmanlı dönemi gazete ilanlarında ancak sakal ve bıyık kozmetikleri boy gösterebiliyordu. Örneğin Pertev kremleri, bıyık ve sakalların düzgün durmasına yardımcı oluyor, Kimyager Osib Cilâlyan

Efendi'nin pazarladığı Nervekom markalı boya da, "saç, sakal ve bıyıkları siyah ve kumral renklere boyamak için nev icad bir su" olarak tanıtılıyordu. Tıraş bıçaklarının piyasaya çıkıp, ilanların gazetelerde boy göstermesi için, matruşluğun devlet felsefesi haline geldiği Cumhuriyet yıllarını beklememiz gerekiyordu. 1904 yılında piyasaya çıkan Gillette marka tıraş bıçağı, Türkiye'de ürüne adını verip 'jilet' olarak anılmasını sağladı.
"Kesmez, tıraş eder" sloganıyla dikkatleri çeken Gillette, bir süre sonra 'elektrikle su verilmiş' çelikle yaptığı bıçakları 'Mavi Jilet' tanımlamasıyla pazara sürdü. 1940'ların sonunda ise oldukça iddialı sloganlar ortaya atıyordu: "Gillette çeliği, camı bile kesecek sertliktedir!" Neyse ki, aynı ilanın altında daha sevimli bir sesleniş de yer alıyordu: "Günaydın Gillette'le başlar".
Piyasada Gıllette'in yanı sıra, diğer yabancı markalar da yer alıyordu. Nacet bunların en güçlülerindendi. International, Sahara Gold, Poker Play ve Souplex- Platine tıraş bıçakları matruşlar pazarında anlamlı bir yer edinmeye çalışıyorlardı. Bu arada hemen hepsi "halis İsveç çeliğinden" yapıldığını iddia eden bir dizi yerli tıraş bıçağı da, reklâmlarla erkekleri saflarına çekmeye çalışmaktadır. Radium, Emir, Yıldırım, Bozkurt, Hasan, Halk, Yaman, Arslan, Has, Zaza, Ahun Çiçek, bu markaların ilk göze çarpanlarıydı.
Bunların reklâm metinleri de tüketicilerin milli duygularına sesleniyordu. Bu konuda en hakiki milliyetçi sloganlar Bozkurt ve Halk tıraş bıçaklarına aitti. "Ey Türkoğlu Türk" diye başlayan bir ilanları şöyle devam etmektedir: "Alacağınız tıraş bıçaklarının kimin malı olduğunu öğrenmeden sakın alma. Çünkü sana Türkoğlu Türkten başkası yâr olmaz" (1938). Bu bıçakları imal eden firmanın ne denli samimi olduğunu da, tabelalarında "Öz Türk Ticarethanesi" adını okuyunca hemen anlıyordunuz.
Tıraş olayının diğer yanlarıyla ilgili ilanlara ise daha sonraki yıllarda rastlıyoruz. Tıraş sabunu, losyonu, fırçası ile koca bir 'parlak yüz' sanayii oluşmuştur. 'Erkeğin ziyneti sakalıdır' sözü artık çok gerilerde kalmıştır. Hakiki erkek matruş erkektir! Değil mi ki o önce sabunu fırçasına sıkmakta, yüzünü köpürtmekte, makineye yerleştirdiği bıçağıyla tıraş olmakta, bol suyla yıkadığı yüzüne losyon sürmekte, ardından tahriş olmasını önlemek için krem kullanmaktadır. Artık 'genç', 'kibar', 'havalı', 'yakışıklı' olmak hakkıdır.

BIYIĞIN YENİDEN YÜKSELİŞİ
Matruşluk serüveninin ortalarında bir yerde, bıyık yeniden gündeme gelir. Reşat Ekrem Koçu "bıyık modası, bilhassa gençler arasında İkinci Dünya Harbi sonlarında, 1950'den sonra başladı ve aldı yürüdü," dedikten sonra şöyle devam eder: "Amerikalı ünlü sinema yıldızı Douglas Fairbanks'in adına nispetle Douglas bıyık, memleketimizde yeni bıyık modasının ilk örneği oldu.


50'li yıllarda Türkiye'de 'bıyık' yeniden itibar kazandı.
En revaçta olan bıyık tarzı da ünlü Amerikalı sinema
oyuncusu Douglas Fairbanks'tan ilham alınan tarzdı.

Şöyle ki, altı ve üstü derince kırpılır, bıyık ince bir şerit halini alır, dudak bitimlerini de azıcık geçerek uçları kesilir, uç kısmı da orta kısma nispetle daha kalıncadır. Douglas kesimi bıyık sonraları daha da inceldi, dudak üstünde bir sıçan kuyruğuna benzedi, bir delikanlı, genç adam yüzüne yakıştığı asla söylenemez.
Bir zamanlar kadınların, kızların kaş yolmalarına benzeyen bir moda hastalığıdır." (Reşat Ekrem Koçu, Türk Giyim, Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, İst., 1960)
Bıyığın bu yeniden yükselişi elbette jiletin saltanatına halel getirmez. Ama tıraş bıçağının en ciddi rakibi de aynı dönemde gündeme gelecektir. 1950'li yıllarda geniş kitlelerin kullanımına sokulan elektrikli tıraş makinesinin ilanlarında, o güne kadar çok zevkli bir iş olarak sunulan jiletle tıraş olmanın, artık nasıl bir külfet haline dönüştüğünü öğrenmeye başlarız!
"Zamandan tasarruf etmek ve usturanın sebep olduğu deri tahrişatından kurtulmak için en emin vasıta", tabii ki elektrikli tıraş makinesi olacaktır. Ama ilk heyecan geçtikten sonra, bu elektrikli oyuncağın yüzlerini harap ettiğini düşünen birçok sakal düşmanı erkek (sanırım tıraş bıçaklarının artan reklâmlarının da etkisiyle) eski sevgililerine dönüş yaparlar.

REKLÂMLARIN 'İKİNCİ BAHARI'

Tıraş bıçağı reklâmlarının bu ikinci baharında 'erkekliği' arkasına alarak savaş alanına çıkmak bir kanlık haline gelmeye başlar. 1950’li yıllarda Poker Play tıraş bıçağı ilanındaki erkeğimize genç bir kadın sarılmıştır ve altında şu bilgiler bulunmaktadır:
"Bu emelinize nail olmak için her sabah Poker-Play ile traş olunuz."
Bu konudaki en maço söyleme kavuşmak için, 1980 yılını ve Ajans Ada yaratıcılığını beklememiz gerekiyor. İşte size Sevda Ferdağ'ın televizyon reklâmlarında oynadığı, Perma Sharp kampanyasından bir dizi slogan:
• Erkek merttir, arkadaştır, müşfiktir, sırdaştır, sevgilidir, tıraş olur, Perma Sharp kullanır!
• Erkek yiğittir, gururludur, askerlik yapar, efendidir, arkadan konuşmaz, tıraş olur, Perma Sharp kullanır!
• Erkek sünnet olur, askerlik yapar, rakı içer, Perma Sharp kullanır!
Kampanyanın en sert başlığı ise sanırım şu: "At. Avrat. Silah. Bıyık. Rakı. Perma Sharp: İşte erkek".
İnsanın, "Ah zavallı sakal, erkekliğin bunca dışına itilmek için ne yaptın acaba?" diye sorası geliyor.

JİLET VE SAPI...
Jilet reklâmlarında aynı çizginin bir devamını, bundan yedi sekiz yıl kadar önce çekilen Ali Desidero'lu Derby reklâm filmlerinde görebiliriz. Hatırlanacağı gibi, 'Ali Desidero' Mazhar, Fuat, Özkan üçlüsünün bir şarkı kahramanıydı. Türkçe rap'in ilk örneklerinden. Derby-Tek (bu arada tarihçemizde, jiletin arkasına takılan bir sap ile uzadığını söylemeyi unuttuk galiba) tıraş bıçaklarının reklâm kampanyası için istiareye yatan Ali Taran, filmlerde bu hayali kahramanın ete kana bürünmesine karar verince olan olmuştu. O zamanlar yaptığımız bir konuşmada şöyle anlatmıştı Desıdero'yu: "Ali Desidero bizim mahallerimize özgü bir tip. Delikanlı. Dürüst. Biraz tutucu. Ama herkes gibi biraz İngilizceci, arada bir 'yes' der, 'okey' der.
Kısaca Ali Desidero Türkiye'de herkesin kabul edebileceği, sıcak, iyiliksever, ailevi nedenlerden dolayı okuyamamış ama tahsilli olmanın nimetlerinin bilincinde, melek kalpli ama birazcık da dayı bir insan manzarasıdır.
Her mahallenin bir Ali Desidero'su vardır. Biz de işte bu Ali Desidero'yu, öncelikle gözün göreceği bir tip olarak, reklâma çıkarmayı düşündük."
Bu arada hatırlatmadan da geçmeyelim, Derby'nin bu reklâmlardaki sloganı, "Sapma kadar Derby" idi. Sloganı biraz kaba bularak 'niye sapına kadar' diye münasebetsiz bir soru sormamızı müstehzi bir gülümsemeyle karşılamıştı Ali Taran. Derby-Tek'i göstererek, "İşte gördüğün gibi bu aletin gerçekten bir de sapı var" sözleriyle bu denli basit olguları bile fark etmekten aciz olan gözlerimizi açarak, bizi aydınlatmıştı (bu yaklaşım günümüzün gözde bir reklâm ekolü olarak yaşamaya devam ediyor).
Lafı fazla uzattım galiba. Özetleyelim. Sakallı bir toplumdan, matruşluğa yelken açmışız. Sakalın sapı samanına karışmış. Bıyıkları fora etmişiz. Sonunda sen sağ ben selamet, tıraş edip kurtulmuşuz, erkek olmuşuz. Öztürk jiletine Bozkurt kalbimizi vermişiz. Sevda Ferdağ gülüvermiş. At avrat tıraş bıçağı demişiz. Bıçak sakala dayanmış, sapı uzamış, matik demişiz. Gökten üç jilet düşmüş. Bu ne inanılmaz bir macera yarabbi! İnsan merak ediyor ister istemez. Hazreti İbrahim şu koyunun boynunu hangi marka jiletle... Tövbe tövbe yarabbi... 

















 

 
   
BİRBİRİNİZDEN HABERİNİZ OLSUN LÜTFEN YAZILARINIZI BURAYA YAZIN  
 
*********


 
 
 

* ** ********

*****

 
 
 
BİLGİLERİNİZ SİSTEMİMİZE KAYDEDİLMEKTEDİR.
BİLGİLERİNİZ SİSTEMİMİZE KAYDEDİLMEKTEDİR **** *****
 
AÇIKLAMA : Bu site ismi verilen dosyaların kendilerini barındırmamaktadır ve sorumlulukları kaynaklara aittir. Hak sahibinin talebi durumunda derhal sitemizden kaldırılacaktır. Sitede verilen linklerin yasalara aykırı kullanımı karşısında oluşabilecek hiçbir sorundan sitemiz sorumlu değildir .

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol